Netanyahu-Trump ilişkilerinde çatlak: İsrail ve ABD arasında yeni bir dönem mi?
Netanyahu-Trump ilişkilerinde çatlak: İsrail ve ABD arasında yeni bir dönem mi?
İçeriği Görüntüle

Ukrayna’nın son dönemde gerçekleştirdiği dron saldırıları, Rusya’nın stratejik bombardıman kapasitesine ağır darbe vurdu. Özellikle yaşlanan Tu-95 ve Tu-22M3 uçaklarının hedef alındığı bu saldırılar, Kremlin’in nükleer caydırıcılık gücünü zayıflattı. Saldırılar, Rusya’nın uzun menzilli nükleer saldırı yeteneklerini azaltarak, Avrupa ve Asya’daki güvenlik dengelerini yeniden şekillendirdi.

NATO açısından, Rusya’nın stratejik bombardıman kapasitesindeki bu azalma, potansiyel bir nükleer çatışma senaryosunda hedef sayısının düşmesi anlamına geliyor. Bu durum, Avrupa’daki savunma kaynaklarının daha verimli kullanılmasına olanak tanıyabilir.

Asya’da ise Çin, Rusya’nın azalan uzun menzilli silah kapasitesinden fayda sağlayabilir. Moskova’nın bu alandaki zayıflığı, Pekin ile olan nükleer teslimat platformları dengesini Çin lehine çevirebilir. Analistler, bu durumun Çin’in bölgesel ve küresel stratejik pozisyonunu güçlendirebileceğini belirtiyor.

Kremlin, bu kayıpların boyutunu resmi olarak kabul etmese de, Rus askeri altyapısında gözle görülür bir baskı olduğu bildiriliyor. Özellikle Bulava denizaltıdan fırlatılan balistik füze programındaki teknik aksaklıklar ve gecikmeler, Rusya’nın nükleer teslimat kapasitesini daha da zorluyor.

Sonuç olarak, Rusya’nın stratejik bombardıman kapasitesindeki bu düşüş, ülkenin kriz anlarında nükleer caydırıcılık seçeneklerini sınırlıyor. Bu gelişmeler, NATO ve Çin’in stratejik planlamalarını yeniden değerlendirmelerine neden olabilir.